kendim
alt edemediklerimizin altında ezildiğimiz bir gündü o gün. alt ederiz sandıklarımızın üstten bakışlarıyla bir toz tanesine dönüştüğümüz bir karanlıktı. karşımızda ayna var sandığımız, güçsüzlüklerimizi çırpınırcasına sakladığımız, sakladıklarımızın altını üstünü aslında çok iyi bildiğimiz bir zamandı. onu, bunu, şunu her şeyi alt ederiz dediğimiz ama kendimize nakavt olduğumuz bir geceydi. yıldızların artık eskisi gibi parlamadığını varsaydığımız ama aslında hepsini tek tek bin bir emekle parlattığımız ve de ellerimizle bir güzel söndürdüğümüz bir gece. birbirimizi sabaha uğurladığımız zifiri karanlık bir gece. yağmurlarla ıslanması gereken sokakların gözyaşlarıyla ıslandığı gecede uğurladık birbirimizi. böyle güzel uğurlamak olur mu bilmem. belki de yapılan bu uzun yolculuğa verilen bir molaydı. dinlenme tesisi olmayan bir molaydı. şimdi bu mola dinlendirir mi yoksa şişen ayaklarımızın ayakkabılarımıza sığmadığını mı fark ettirir. şimdi tekrardan bir şiirin o en sevdiğimiz dizesinde buluşmak nasıl olur bilmem. güzel olsun dilerim. bir sabah uyandığımızda dilimizden aynı dizeler dökülürken aynı sahilde ikimize de tanıdık martıların seslerinde buluşmak nasıl olur. o yolu yürürüz belki tekrar. o caddeden geçerken aynı kedinin başını okşar aynı adımlarla yürürüz o sahil yolunu. koşar adımlar mı atarız denize ulaşmak için yoksa ayaklarımızı sürüyerek mi yürürüz bilmem. ödümüz kopar mı yolun sonunda. yoksa yüzümüze vuran rüzgar kendimize mi getirir bizi. kendine gel demiştin. geldim. kendimi bulmak umuduyla geldim. telaşeler içinde en büyük haksızlığı yaptığım varlığa geldim. kendime. alt edemediğim kendimdim.
Yorumlar
Yorum Gönder