kendimle konuşuyorum.

 Bazen kendimi cama vuran yağmur damlaları gibi hissediyorum. Bazen kimsesiz bazen çok bazen herkesle bir bazen çok farklı. Ama genel olarak her şeyin aynılığından sıkılmış hissediyorum. Gittiğim yolların aynı oluşundan döndüğüm yolların aynı oluşundan ve hatta gidemediğim yolların da aynı oluşundan. Her sabahki günaydın deme şeklimden bile sıkılmış hissediyorum. Çabalamaktan sıkılmış hissediyorum. Bunları böyle söyleyince depresyonda mıyım diye kendimi sorguluyorum. Hayır değilim. Ama ünlü hastalığı olan tükenmişlik sendromu bana da biraz uğramış olabilir. Aynaya baktığımda benimle konuşan hep iki kişi var. Birisi diyor ki çok yoruldun böyle hissetmen çok normal diğeri de dur bakalım daha yolun başındasın diyor. İkisinin ortasıysa benim dışarıya gösterdiğim kişi. Bedelini ödeye ödeye bir hayat yaşıyorum. Bedel ödemekten kaçamıyorum. Tırnaklarımla kazıyarak yarattığım elde ettiğim her şey benim. Tırnaklarımda yaralar oldukça çok, canımı acıtıyorlar. Pes etmem ama bazen biraz italik durmak benim de hakkım :) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kendim

minik