Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2021'ye sevgilerimle.

 2021'e sevgilerimle, bu yıl gerçek anlamda büyüdüğüm bir yıl oldu. kaybettim, yenildim, düştüm, güçsüz, yorgun ve kimsesiz hissettim. ayağa kalktım, güçlendim, ağladım, içtim, dans ettim, kahkaha attım. kayıplar verdim ve yeni insanlar kazandım. evet kazandım. hayatıma her giren insanın benim için bir kazanç olduğunu anladım. herkesin hayatıma iyi ya da kötü bir iz bırakmak için girdiğini öğrendim. bolca öğrendim ben bu yıl. kendimi keşfettim. isteklerimi, istemediklerimi, yarı yoldan başlangıca dönmenin bazen bir vazgeçiş değil de daha emin adımlarla yürümek için başka bir seçenek olduğunu öğrendim. kendi evime çıktım. bundan iki sene önce ayağımı bağlı gördüğüm zincirleri koparıp attım. sadece evimin anahtarını teslim almadım mesela biriktireceğim bir sürü anının anahtarını da aldım. aslına bakarsan evim dediğim yeri evim olarak benimsemek de 6 ay gibi bir süre aldı. çok savruldum. nereye ait olduğumu, kim olduğumu çok düşündüm. çoğu zaman iki tane Merve var dedim. halbuki iki t...

kusmak

 insan bedeni çok garip işliyor. çok stresliysen başın ağrır mesela. uzun zamandır içinden atamadığın şeyler varsa bir hastalık olur belirir bedeninde. ben de çok üzüldüğümde, konuşamadığımda, içimdekileri anlatamadığında, virgüllerle biten cümlelerime noktalar koyamadığımda, sonuç paragrafını yazamadığımda kusuyorum. içimdeki her şey kelimelerle çıkmıyorsa midem alarm veriyor ve kusuyorum. aşık olduğunda burnu kanayabiliyor mesela insanın. ruhunun verdiği işaretleri alıp dışarıya atamıyorsan görevi kendini yaşatmak olan bedenin tepki vermeye başlıyor. sonrasında bir katarsis yaşıyorsun. oh be diyorsun. biraz da olsa rahatladım. sonra... sonrası sana kalmış ya ruhuna daha fazla ihanet edip bedeninden çıkarırsın tüm hırsını ya da ruhunu kucaklar şefkatle beslersin onu. kendini biraz olsun seven ve bu gücü kendinde gören herkesin yapacağı şey kendine o şefkati göstermesidir.

beni benimle bırak.

  bence insanın hayatında bir evre oluyor ve o evrede kelimelerin üzerine yeni anlamlar yüklemeye başlıyor. daha doğrusu kelimelerin altındaki anlamları araştırmaya ve kendince düşünmeye başlıyor. yani gözlemci olduğunda her yerde karşına çıkan bazı kelimeler seni içine çekiyor. mesela şimdi pusulam rüzgar diye bir şarkı dinliyorum. sanki beni içine çekti 'pusulam rüzgar' kelime birleşkesi. ya ben her şeyden kendime bir şeyler çıkarmaya çabaladığım için ya da hayat benim önüme 'bak burda da bir anlam var' diye gümüş tepsi de bir şeyler sunduğu için karşıma çıkıyor böyle şeyler bilmiyorum. düşünmek iyi geliyor. kendi kendime düşünmek, konuşmak, yazmak iyi geliyor. yani artık yalnız hissetmiyorum. hayatımda hayatım diyebileceğim bir insan varken yalnızlığı hissediyordum. o kişi hayatımdan çıktı. şimdi yalnızlığı hissetmemeye başladım. çok garip hayatımdan çıkışı bana acı veriyor gerçekten artık fiziksel olarak da kalbimi ağrıtan bir acı hem de bu. ama hayatımdan çıkışıyla...

Gündüz dersem çık.

 Merhaba dünyamın mavi yüzü.Kalbimi titrettiğin yerlerde misin şimdi?Neredesin?Gözlerinde boğulduğum anda mısın?Yoksa yine ay olup sakladın mı kendini bulutların eşsiz gövdesinin arkasına.Dünyamın gökyüzü, göğümün en güzel yüzü nasılsın?Yürüdüğümüz-denize çıkan- yollarda adımlarımın üstüne basıp benimle birlikte yürüyor musun?Kalbim üzüldü hissediyor musun?Gözlerine ihtiyacım var duyuyor musun?Kirpiklerine kurduğun salıncağa ihtiyacım var biliyor musun?Hissedersin,duyarsın ve bilirsin, bilirim.Şişelere sığdır denizin kokusunu beklet benim için.Bir vapur geçer bostanlıdan alsancağa el salla.Belki birbirimize koştuğumuz yollara yolu düşen birileri vardır içinde.Belki de yanyana yana yana koştuğumuz yollara.Şimdi soğuk,ıssız, kimsesizdir garın önü.Belki de bi kadın daha bekliyordur gülen yüzünü.Saklanmıştır adam ondan.Sonra hızlı hızlı adımlarla gelir.Sarılırlar.Sen saklama kendini.Şimdi gündüz dersem çık, gece dersem çık.

Toslamak

 Öyle değişiğim ki son günlerde bazen aldığım nefes tüm bedenimi acıtırken buluyorum kendimi.Bazen de deliler gibi dans edip kahkahalar atarken.Uçlarda yaşadığım her duygu gün sonunda bir miktar canımı acıtmıyor değil.Bu acıya katlanabilmemi sağlayan tek şey de gün sonundaki sakinliğim.İç rahatlığı mı bu?Fazla acıya olan hissizleşme mi?Yoksa kendimi kendim gibi hissetmenin huzuru mu bilmiyorum.Gün sonunda benliğimin karşısına oturup “Merhaba Merve, günün nasıldı?İnişlerin çıkışların oldu bunlar çok normal.Hissettiğin her şeyi hissettiğin her anda yaşamakta özgürsün.Ben seni sen olduğun için, koşulsuz seviyorum.İyi ki varsın.” konuşması yapıyorum kendime.Buyum.Böyleyim.Şimdimde çok uçlarda yaşamak istiyor içim.Yaşıyorum.Kim ne der?Nasıl bakar?Nasıl düşünür demeden buradayım işte.Bazen her şeyin yolunda gitmesi değil de paramparça olması iyi gelir insana.Selam hayat ben o duvara belki daha önce defalarca olduğu gibi tekrardan tosladım, paramparça oldum.Kendi parçalarımı kendim birleş...

tekbaşınalık.

 Buldum. Sonunda o hissin adını buldum. Yalnızlık değildi bu hissettiğim. Tek başınalıktı. Yine dünyanın kurtarıldığı bir arkadaş sohbetinde aradığım sorunun cevabını bulmuştum. Yalnızlık ve tek başınalık hislerinin birbirlerinden çok farklı olduğunu bile bile tek başınalığıma yalnızlık demiştim. Biliyordum, bu kocaman dünyamda yalnız değildim. Tek başımaydım. Bazen sevdiğim bazense nefret ettiğim o histi. 

kendim

 alt edemediklerimizin altında ezildiğimiz bir gündü o gün. alt ederiz sandıklarımızın üstten bakışlarıyla bir toz tanesine dönüştüğümüz bir karanlıktı. karşımızda ayna var sandığımız, güçsüzlüklerimizi çırpınırcasına sakladığımız, sakladıklarımızın altını üstünü aslında çok iyi bildiğimiz bir zamandı. onu, bunu, şunu her şeyi alt ederiz dediğimiz ama kendimize nakavt olduğumuz bir geceydi. yıldızların artık eskisi gibi parlamadığını varsaydığımız ama aslında hepsini tek tek bin bir emekle parlattığımız ve de ellerimizle bir güzel söndürdüğümüz bir gece. birbirimizi sabaha uğurladığımız zifiri karanlık bir gece. yağmurlarla ıslanması gereken sokakların gözyaşlarıyla ıslandığı gecede uğurladık birbirimizi. böyle güzel uğurlamak olur mu bilmem. belki de yapılan bu uzun yolculuğa verilen bir molaydı. dinlenme tesisi olmayan bir molaydı. şimdi bu mola dinlendirir mi yoksa şişen ayaklarımızın ayakkabılarımıza sığmadığını mı fark ettirir. şimdi tekrardan bir şiirin o en sevdiğimiz dizesi...